BİRİNCİ KARAR
Holdinglere Karşı Mücadele Büyütülecek
Türkiye sermaye sınıfı, ülkenin bütün kaynaklarını kullanmaktadır. Devletin teşvik, imtiyaz ve hibeler yoluyla sağladığı olanaklar sayesinde patronlar büyük kazançlar sağlamaktadır. İşçiler, emekliler, işsizler borç içindeyken, holdingler ve şirketler karlarına kar katmakta, holding sahibi aileler servetlerini artırmakta ve bolluk içinde yaşamaktadır. Emek sömürüsüne dayanan bu büyük soygunun sona erdirilmesi Türkiye Komünist Partisi’nin varlık nedenidir.
Son dönemde uygulanan ekonomi programının emekçi halkımız için ağırlaştırdığı sonuçları da dikkate alarak partimiz holdingleri merkeze koyarak söz konusu soyguna yönelik bir mücadele yürütmüştür. Çeşitli araç ve eylemlerle yürütülen bu mücadele ile sadece şirketlerin elde ettiği muazzam kazanç teşhir edilmekle kalmamış, süregelen büyük eşitsizliğin ortadan kaldırılabilmesinin mümkün, bunun için yeterli kaynağın var olduğunu somut olarak ortaya konmuştur. TKP’nin mücadelesi uygulanan büyük sansüre rağmen ilgi görmüş ve etki yaratmıştır.
Bu doğrultuda Parti,
1. Haziran ayında “Holdinglerin karları ve varlığı halkımıza feda olsun” sloganıyla duyurduğu holdinglere karşı mücadeleyi genişleterek sürdürür.
2. 14. Kongre siyasi belgesinde tanımlanan görevlerden hareketle, seçilmiş holdinglerin ve bağlı şirketlerin sermaye birikimlerini, kârlarını, aldıkları teşvikleri ve finansal varlıklarını, holding sahibi ailelerin servetleri ile birlikte teşhir eder.
3. Mehmet Şimşek yönetiminde uygulanan ekonomi programının, söz konusu holdingler ve onlara bağlı şirketlerin çıkarlarına yarayan sonuçlarını emekçilere yüklenen maliyetle karşılaştırır. Bu karşılaştırmayı her türlü araçla etkin olarak propaganda eder.
4. Holdinglerle mücadeleyi 14. Kongre siyasi raporunda tanımlanan “işçi sınıfına dönük aydınlanma seferberliğinin” bir parçası olarak değerlendirir. Başta eğitim ve kültür-sanat alanlarında bu mücadeleyi güçlendirecek somut üretimleri planlar ve hayata geçirir.
5. Seçilen holding ve bağlı şirketlerde çalışan emekçilere yönelik yapılan örgütlenme çağrısını güçlendirir. Bu şirketlerde çalışan parti üye ve gönüllülerini görevlendirir. Partiyle iletişime geçen çalışanlarla ilişkiyi geliştirir. İşyeri örgütlenmesi hedefler.
İKİNCİ KARAR
NATO’ya ve Emperyalist Savaşa Hayır
1. Emperyalist anlaşma ve kuruluşlardan kopuş sosyalist iktidarımızın ilk karar ve uygulamalarından biri olacak ve bunun bir parçası olarak Türkiye NATO’dan çıkacaktır. Bununla birlikte, NATO’dan ayrılma talebi, bugün aynı zamanda acil ve öncelikli bir mücadele başlığıdır. TKP bu başlıkta üzerine düşen görevleri yerine getirecektir.
2. Toplumda ABD emperyalizmi ve NATO’ya karşı yaygın tepki, milliyetçi ve İslamcı kesimler ve bir bütün olarak düzen siyaseti tarafından ikiyüzlülük, demagojik söylemler, pragmatizm, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile kirletilip boşa düşürülmektedir. AKP iktidarının bütün tarihi, ABD ve diğer emperyalist ülkelere karşı pazarlıkçılıkla teslimiyetçilik arasında salınan ilkesiz politikaların yerli ve milli duruş diye yutturulmasının örnekleri ile doludur. Türkiye Komünist Partisi’nin bu demagoji ve yalanı boşa çıkarma görevi vardır.
3. Türkiye’nin NATO’dan kopması durumunda, çağdaşlıktan ve demokrasiden uzaklaşacağı düşüncesi ise liberallerden sosyal demokrasiye geniş bir kesimin iddiasıdır. Bu iddia, ancak sınıfsal bir zeminde, NATO’nun çok uluslu tekellerin emekçi halklara karşı bir saldırı örgütü olduğunun toplumsal düzlemde kanıtlanması ile çürütülebilir. TKP önümüzdeki dönem, NATO’culuğun bu türüyle de dişe diş bir hesaplaşmaya girecektir.
4. NATO yalnızca askeri bir ittifak değil aynı zamanda üyesi olan ülkeleri siyasal, kültürel, ekonomik, ideolojik anlamda etkisi altına alan kapsamlı bir emperyalist vesayet aracıdır. Bu özelliğiyle NATO, üyesi ülkelere dışsal değil içeriden nüfuz etme becerisine sahiptir. TKP Türkiye’de NATO’culuğun, aynı anlama gelecek şekilde Amerikancılığın, Avrupa Birlikçiliğin, liberalizmin halk nezdinde itibarsızlaşması için her şeyi yapacaktır. Bunun karşısında sadece bağımsızlığın değil uygar, insancıl, gelişkin bir yaşamın sosyalizmden geçtiğini propaganda edecektir.
5. Türkiye’nin NATO’nun peşinden bir emperyalist paylaşım savaşının içine sürüklenmesi ihtimali yadsınmamalıdır. Hiçbir gencimizin hayatı emperyalist tekellerin kâr hırsına kurban edilemez. TKP bunun için, Türkiye’nin tüm yurtsever birikimiyle arasındaki temas yüzeyini genişletecek, NATO ve emperyalist savaşa karşı mücadeleyi yükseltecektir. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin ‘NATO ve Emperyalist Savaşa Hayır’ sloganıyla düzenlediği, 15 Eylül’de İstanbul’dan başlayarak 28 Eylül’de İncirlik’te sonlanacak yürüyüş için TKP tüm örgütleriyle bir seferberlik başlatmaktadır. Yürüyüşü Eylül ve Ekim aylarını kapsayacak şekilde Türkiye’nin pek çok noktasında gerçekleşecek NATO ve savaş karşıtı paneller izleyecek, 1 Eylül’de dijital olarak açılışı gerçekleşen aynı başlıklı karikatür ve resim sergisi birçok ilde yurttaşlarımızla buluşacaktır. Bu eylem takvimi 3 Kasım’da İstanbul’da gerçekleşecek büyük bir mitingle taçlanacaktır.
ÜÇÜNCÜ KARAR
Laik Bir Toplumsal Düzen İçin Mücadele
1. Türkiye Komünist Partisi (TKP), laiklik ilkesini, siyasal ve toplumsal yaşam ve devlet işlerinin, tümüyle ya da bir bölümüyle, dine ve din kurallarına dayandırılmaması olarak tarif eder. Dini inancın bireysel bir tercih olduğunu; her yurttaşın herhangi bir dine inanmak ya da hiçbir dine inanmamakta, bunları açıklayıp açıklamamakta özgür olduğunu savunur. Siyasetçilerin ve devlet yöneticilerinin dini istismar eden bir dil ve söylem kullanmalarına ve eylemlerde bulunmalarına karşı çıkar ve bununla mücadele eder. Aynı zamanda dini inancın bir toplumsal dayatma konusu olmasına karşı çıkar ve bununla mücadele eder.
2. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dinci gerici ve laiklik karşıtı her söz ve eylemi teşhir edilir, toplumsal yaşamda dinci gericiliğin örgütlenmesinin merkezi kuvveti haline gelen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dağıtılması için mücadele edilir.
3. Dini inanç gruplarının ibadet amaçlı yan yana gelişler dışında siyasi, ideolojik, ekonomik motiflerle kurdukları ve toplumsal hayatın dinselleştirilmesine hizmet eden her tür örgüt laik toplumsal düzene karşı ve gayrimeşru oluşumlar olarak kabul edilir. Tüm tarikat ve cemaatlerin devlet içerisinde, siyasal ve toplumsal yaşamdaki faaliyetlerinin teşhir edilmesi ve tüm tarikat ve cemaatlerin dağıtılmasının bir mücadele başlığı olarak gündeme alınması TKP örgütlerinin öncelikli görevidir. Semt Evleri ve İşçi Evleri bulundukları mahalle ve semtlerdeki başta küçük çocukları hedef alan kuran kursu ve yurtlar olmak üzere her tür tarikat faaliyeti ve cemaat örgütlenmesini takibe alacak, bu gerici oluşumlara karşı mücadele edecektir. Bu gerici örgütlenmelerin, demokrasinin parçası veya sivil toplum kuruluşu oldukları yolundaki laiklik karşıtı liberal tezlerle mücadele edilir.
4. TKP, zorunlu din derslerine ve 16 yaşından küçük çocukların okulda veya okul dışında dini eğitime tabi tutulmalarına karşı çıkar, din eğitiminin yalnızca tarih ve toplum bilimlerinin bir konusu olarak ele alınabileceğini savunur. Bu kapsamda ilk ve orta öğretimde; zorunlu din dersi uygulamasına, imam hatip okullarına, seçmeli ders adı altında çocukların ek din dersleri almaya zorlanmasına, 2024-2025 eğitim öğretim dönemiyle başlayacak olan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin bilim ve laiklik karşıtı müfredat ve ders içeriklerine, “Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) adı altında okullarda yürütülen tarikat faaliyetlerine ve Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı din görevlilerinin okullarda görevlendirilmesine karşı mücadele öncelikli görevimiz olacaktır.
Semt Evleri ve İşçi Evleri, her tür dinci gerici faaliyet ve içeriğe karşı çocuklarımızın korunması ve bilimsel ve laik eğitimin savunulması amacıyla veli, öğretmen ve liselilere yönelik bilgilendirme toplantılarına ve yerel ağların oluşturulması amacıyla gerçekleştirilecek buluşmalara ev sahipliği yapacaktır. Semt Evleri ve İşçi Evleri’nde çocukların eğitim ve öğretimine destek amaçlı, bilimsel ve laik eğitim ilkesine uygun faaliyetler gerçekleştirilecektir.
DÖRDÜNCÜ KARAR
Uyuşturucuya Geçit Yok: Yaşamın Dozunu Yükselt
1. Gençlerimizin, yurttaşlarımızın uyuşturulmasına izin vermeyeceğiz. Uyuşturucu ticareti bir yandan büyük bir ekonomik sektör haline gelirken bir yandan da bugünkü düzenin toplumu çürütme ve itaat ettirme araçlarından biri olarak işlev görmektedir. Parti ve partinin gençlik örgütü Türkiye Komünist Gençliği buna seyirci kalmamak konusunda kararlıdır.
2. Uyuşturucu ticaretinden elde edilen gelir yalnızca yeraltı dünyasını ilgilendirmediği gibi bu sayede biriken servet “kara para” düzleminde değerlendirilemez. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de uyuşturucu ticareti bir sermaye birikim aracı olarak kullanılmakta, bu uğursuz sektörde yaratılan zenginlikler sözüm ona daha itibarlı ve temiz sektörlerde kaynak olarak değerlendirilmektedir. Uyuşturucu ticaretinin engellenememesinin en temel nedenlerinden birisi, kapitalist sistemin insanların zehirlenmesinden elde ettiği bu muazzam gelire ihtiyaç duymasıdır.
3. Uyuşturucu ticareti, kararlı bir iktidarla büyük ölçüde ortadan kaldırılabilir. Bunun kanıtı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’dir. Sert tedbirler ve toplumcu bir düzen sayesinde, uzun bir dönem boyunca Sovyetler Birliği’nde uyuşturucu yaygın bir sorun olmaktan çıktı. Ne zaman ki Sovyetler Birliği yıkıldı işte o zaman uyuşturucu baronları eski Sovyet Cumhuriyetlerine üşüştü. Sosyalizm yaşatır, kapitalizm öldürür. Bugün uyuşturucu sorununu çözebilmiş tek bir kapitalist ülke yoktur. Uyuşturucu belası kapitalizmin yıkılması için bir gerekçe daha oluşturmaktadır.
4. “Uçan kuştan haberi olmak”la övünen güvenlik güçlerinin neden Türkiye’de uyuşturucu kullanımındaki artışı engelleyemediğini sorgulamak ve bu konunun üzerine gitmek durumundayız. Uyuşturucu kullanımı ilköğretime kadar gerilemiş, pazardaki zehir çeşitliliği nedeniyle zenginlere farklı yoksullara farklı seçenekler kolayca sunulur hale gelmiştir. Birçok genç emekçi, ağır sömürü ve yoksullukla boğuşurken, umutsuzluğunu uyuşturucu ile yatıştırmaya çalışırken, öğrenci gençler aynı yola geleceksizlik duygusuyla girmektedir. Evet bu düzen gençlerimizi zehirleyerek hem para kazanıyor hem de onların sömürüye, adaletsizliğe, haksızlığa boyun eğmesinin koşullarını sağlıyor. Bu suça bulaşan herkesten bunun hesabını soracağız.
5. Uyuşturucu kullanımını bir özgürleşme olarak gören ve göstermeye çalışan, uyuşturucu maddeleri bilimsel olarak da yanlış bir biçimde zararlı ve zararsız diye ayrıştıranlarla ideolojik mücadele uyuşturucuya karşı mücadelenin bir parçasıdır. Uyuşturucuyla mücadele her tür bağımlılıkla mücadele ile birlikte sürdürülecek, gençlerimizin bir yandan tarikatların diğer yandan madde bağımlılığı, kumar ve benzeri alışkanlıkların kuşatmasını yarması için Parti tüm olanaklarını seferber edecektir.
6. Türkiye Komünist Gençliği geçtiğimiz dönem Yaşamın Dozunu Yükselt sloganıyla bağımlılığa karşı çok boyutlu bir mücadele başlığı açmış, bu vesileyle öncelikle kendi çeperlerinden başlayarak ve sanatsal, kültürel, sportif faaliyetlerle gençlere yeni teneffüs alanları yaratarak uyuşturucusuz saha oluşturma gayreti göstermiş ve bu bağlamda siyasi ve ideolojik mücadeleyi yükseltmiştir. Mücadele daha etkili yöntemlerle sürecektir. Yaşamın Dozunu Yükselt sloganı üniversite ve liselerin dışında emekçi mahallelerinin tümünde hissedilir kılınacak, buralarda da yakın çevremizden başlayarak uyuşturucusuz alanlar yaratılmaya başlanacaktır.
7. TKP Türkiye geneline yayılan Semt Evleri vasıtasıyla, yerel örgütleri ve gençlik örgütlerinin ortaklaşa çalışmasıyla uyuşturucuya karşı sert bir mücadele içine gireceğini 14. Kongre’de karar altına almaktadır. TKP’nin bulunduğu hiçbir mahallede yoksulların evlerine ateş düşmesin, emekçi çocukları zehirlenmesin, uyuşturucu çeteleri ellerini kollarını sallayarak gezemesin diye var gücümüzle çalışacak, işçi sınıfımızı çukura ittirmelerine izin vermeyeceğiz. Uyuşturucuya karşı Yaşamın Dozunu Yükselteceğiz!
BEŞİNCİ KARAR
Yerel Yönetimleri Takibi Sürdüreceğiz
1. Parti örgütleri çalışma yürüttükleri her ilçe ve mahallede yerel yönetimleri takibe alır. Bu kapsamda örgüt içerisinde görevlendirmeler yapılır.
2. Örgütlerin çalışma yürüttükleri ilçelerde her ay başında yapılan Belediye Meclis toplantıları takip edilir. Yapılan meclis toplantılarının çıktıları ilgili yerelliğin gündemleri veri alınarak incelenir, mücadele başlıklarına odaklanılır.
3. Belediye çalışanları arasında ağlar kurulması hedeflenir. Bu ağlar belediyeler içerisinde örgütlenmeye olanak sağlarken aynı zamanda yerel yönetimleri takip açısından bilgi kaynaklarının ve ilişkilenme çeperinin genişlemesine olanak sağlayacaktır.
4. Yerel yönetimlerin sınırları dahilinde ranta konu olabilecek alanlar ilgili örgütler tarafından listelenir. Bu alanların tespitinden sonra belediye ve şirketler arasındaki bağlantılara ilişkin bilgiler toplanır. Ranta konu olan alanların o yerelliğin ihtiyaçları ile ilişkisi saptanır ve halkın ihtiyaçları merkeze alınarak ranta karşı mücadele yerel halkın gündemine sokulur.
5. Rant başlığı ile bağlantılı olmakla birlikte yerel yönetimlerin doğrudan gündemi olan kentsel dönüşüm özel bir odaklanma gerektirir. Deprem gündemiyle büyük bir operasyonun yürütüldüğü kentsel dönüşüm çalışmaları büyük bir rant alanını oluşturmaktadır. Özellikle kent merkezlerinde ya da yakınlarında bulunan yoksul mahalleler kentsel dönüşüm projelerinin odak noktalarıdır. Tüm örgütler çalışma alanlarında bu kapsama girecek olan mahalleleri tespit edecek, ilgili mahallelerde müdahale kanalları yaratmayı hedefleyecektir.
6. Kentsel dönüşüm ve rant gündemi ile doğrudan ilişkili olan deprem toplanma alanları örgütlerimiz tarafından tespit edilir. Bu alanların çeşitli yöntemlerle, kafe, otopark vb. şekilde ranta açılıp açılmadığı belirlenir. İhtiyaç ise yeni deprem toplanma alanları talep edilerek mücadele başlığı açılır.
7. İktidar veya muhalefet belediyeleri farketmeksizin tüm belediyelerin tarikat bağlantıları örgütler tarafından incelenecektir. Danışmanlıklar, yerel yönetim kaynaklarının tarikatlara açılması, tarikat mensuplarının belediyelerin sosyal ve eğitsel faaliyetlerinde yer alması gibi gündemler örgütler tarafından takibe alınır, deşifre edilir ve laiklik mücadelesi yükseltilir.
8. Örgütlerimiz Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin çalışmalarına yerel yönetimlerin takibi konusunda güç verecek, yerel meclislerin “gölge belediye” gibi çalışması için elinden gelen katkıyı yapacaktır.
ALTINCI KARAR
Küba ile Dayanışmada Önceliğimiz Ablukaya Karşı Mücadele
Küba Devrimi, 65 yıldır hiç durmadan mücadele ediyor. Bu mücadelenin 60 yıldan fazlası tam abluka koşullarında geçti. Küba’nın ABD tarafından terörü destekleyen ülkeler listesine alınması ise sosyalizmden vazgeçmeyen Küba halkını açlıkla sınamak anlamına geldi. Küba’nın ekonomik olarak ayakta kalabilmesinin yolları ABD tarafından bir bir dinamitlendi. Gelişkin değerlerle yoğrulmuş Küba halkı en temel ihtiyaçlarından mahrum bırakıldı. Ablukanın özellikle enerji üretimi ve gıda tedariki alanındaki yıpratıcı etkileri Küba’da toplumsal ve ekonomik yaşamı derinden etkilemeye devam etmekte.
Abluka, sosyalizmin inşasında kendi kaynaklarıyla kendi yolunu bulmaya muktedir olan Küba Komünist Partisi ve Küba halkının önündeki en büyük engel, Küba Devrimi’nin ayakta kalmasına en büyük tehdit haline gelmiştir.
TKP’nin 14. Kongresi,
1. Bu şartlar altında Küba ile dayanışmada önceliğinin ablukaya karşı mücadele olduğunu ilan eder. Küba Devrimi, enternasyonalizmin soyut bir ilke olarak kalmasına izin vermedi, sınırlı olanaklarına rağmen dünya halklarıyla dayanışmayı devrimci görevlerinin ayrılmaz bir parçası haline getirdi. Ablukaya karşı mücadelesinde Küba ile dayanışmayı büyütmek de şimdi dünya komünistlerinin görevidir.
2. Parti’nin, ablukanın son bulması, Küba’nın terörü destekleyen ülkeler listesinden çıkarılması için mücadelede ve ablukanın sonuçların ortadan kaldırılması için Küba ile dayanışmada üzerine düşeni hakkıyla yerine getireceğini karar altına alır.
3. Küba dostlarını, José Martí Küba Dostluk Derneği’nin Küba ile dayanışmayı büyütmek amacıyla 22 yıldır sürdürdüğü çalışmalara dahil olmaya ve ablukaya karşı devrimi savunmaya çağırır.
4. Küba Devrimi ve onun öncüsü Küba Komünist Partisi ile dayanışmasını yineler.
Yaşasın uluslararası devrimci dayanışma!
Yaşasın Küba Devrimi!
Kahrolsun ABD ablukası!