İzmir Yangına Değil, Plansızlığa ve Piyasacılığa Teslim!
İzmir son üç gündür farklı bölgelerde başlayan yangınlarla boğuşuyor. Başta Yamanlar’ın eteğindeki Doğançay, Onur, Örnekköy, Sancaklı ve Zübeyde Hanım mahallelerini kapsayan bölge olmak üzere, Çiğli Yakakent bölgesi, Torbalı Dağkızılca bölgesi, Gaziemir Beyazevler bölgesi, Çeşme, Beydağ, Tire ve Bayındır bölgesi merkezli çıkan yangınlar hektarlarca ormanlık ve yeşil alanın yok olmasının dışında, yerleşim yerlerinin boşaltılması, evlerin yanması, yurttaşların hayatının risk altına girmesi gibi sonuçlar doğurmuş durumda. 17 Ağustos sabahı itibariyle ise Yamanlar eteklerinde Doğançay, Onur, Örnekköy, Sancaklı ve Zübeyde Hanım mahallelerinin bulunduğu bölge ve Beydağ bölgesindeki yangınlar halen söndürülebilmiş veya tamamen kontrol altına alınabilmiş durumda değil.
Valilik kaynaklarından gelen bilgilere göre, Yamanlar bölgesinde 16 ev, 9 katlı 1 bina ve 45 işyerinin yangında hasar gördüğü, 800 yurttaşın tahliye edildiği, 82 yurttaşın ise yangından etkilendiği, bunların da halen 32’sinin çeşitli hastanelerde tedavi gördüğü belirtilmiş durumda.
Yine aynı kaynaklarda belirtildiğine göre, Tire’de 4 evin, Bayındır’da 50 hane ve 100 yurttaşımızın yangın nedeniyle tahliye edildiği belirtilmektedir.
Bugün ve önümüzdeki birkaç gün için de, İzmir’in başka bölgelerinde yeni orman yangınları ile karşılaşma ve bu yangınların büyük tehditler oluşturma riski ise çok olası.
Bu sabah itibariyle, Yamanlar bölgesindeki yangına müdahalede 2 uçak ve 11 helikopterin havadan, 166 arazöz, 85 su tankeri ve 13 TOMA ile birlikte toplam 650’nin üzerinde araç ve 2600’ün üzerinde personelin müdahalelere devam ettiği belirtilmektedir. Aynı zamanda Beydağ ve Bayındır’da birer helikopter, diğer tüm bölgelerde de toplam 17 arazöz, 5 su tankeri ve 3 dozerin müdahalelere devam ettiği belirtilmektedir.
Özellikle İzmir kent merkezine çok yakın bir noktada, Yamanlar bölgesinde, yaşanan yangının seyri üzerinden TKP İzmir İl Örgütü Kriz Merkezi’nin yangın bölgesinde edindiği belli gözlem ve değerlendirmelerimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz:
- 13 Ağustos Salı akşamı Yamanlar bölgesinde başlayan ve 14 Ağustos Çarşamba akşamı kontrol altına alınan yangın, aynı bölgede 15 Ağustos Perşembe akşam saatlerinde şiddetlenen rüzgârın da etkisiyle yeniden canlandı. 16 Ağustos Cuma sabahından itibaren ise, daha da şiddetlenen rüzgârın da etkisiyle, Bayraklı ve Çiğli yönlerine doğru geniş bir alana yayıldı. Cuma öğlen saatlerinden sonra rüzgâr şiddetinin azalmasıyla birlikte, havadan yapılan yangın söndürme müdahalelerinin de sonucunda, yangın öğleden sonra Yamanlar çevresinde büyük oranda kontrol altına alındı. Ancak akşamüstü tekrar artan rüzgârın etkisiyle birlikte özellikle Örnekköy tarafında yangın yeniden şiddetlendi ve yine rüzgârın etkisiyle bir saat gibi kısa bir süre içinde yerleşim yerlerine doğru hızla yayıldı. Özellikle Zübeyde Hanım ve Elit Sitesi’ne yakın yerleşimlerin yakınına kadar gelen yangının cuma akşam saatlerinde bazı bina ve konutlara da sıçradığı gözlendi. Gece boyunca rüzgârın şiddetinin azalması sayesinde yangın yerleşim yerlerine daha fazla yaklaşmamış oldu.
- Şu ana kadar İzmir’in merkezinde yaşanan bu yangın felaketinden on binlerce yurttaşımız etkilenmiş durumda, binlercesi can güvenliği kaygısıyla evlerini terk etmek ya da tahliye edilmek durumunda kaldı, onlarca hane ise yandı.
- Bilindiği gibi, AFAD ve Orman Genel Müdürlüğü geçtiğimiz günlerde, önümüzdeki 10 gün meteorolojik nedenlerle İzmir ve yakın bölgelerde yangın riski olduğu ve yurttaşların dikkatli olması gerektiği uyarısında bulunmuştu. Yangınlar başladığından bu yana sahada olan ekiplerimizin gözlemleri ve tanıklıkları ise, yurttaşları uyaran “yetkili kurumların” kendilerinin bir tedbir-müdahale planlarının ve yeterli bir hazırlıklarının olmadığı ve merkezi olarak almaları gereken önemleri almadıklarını açıkça gösteriyor.
- AKP iktidarı ile CHP’li yerel yönetimlerin aralarındaki yetki mücadelesi ve siyasi itiş kakış yüzünden yaşanan koordinasyonsuzluk ve rekabet hâlinin de, orman yangınlarına müdahalenin plansız ve yer yer etkisiz olmasına yol açtığı açıkça gözlemleniyor. Öte yandan, AKP iktidarı bir taraftan, CHP’li yerel yönetimler diğer taraftan ortadaki açık suçu birbirlerine atarak sorumluluktan kaçmaya çalışıyor.
- Perşembe gecesi ve cuma öğlene kadar Yamanlar bölgesine havadan müdahalede yetersiz kalındığı, ilk başta çok sınırlı sayıda helikopter ile bu müdahalenin yapılmaya çalışıldığı çeşitli kaynaklarca da paylaşılan gözlemimiz. Buna dair valilik kaynaklarından yapılan açıklamada, görüş mesafesi ve şiddetli rüzgârın etkisinin havadan müdahaleleri zorlaştırdığı ve neredeyse imkânsız kıldığı ifade edildi. Var olan teknik olanaklar havadan müdahalede görüş mesafesinin sınırlılığını giderme ve şiddetli rüzgârlarda da yeterli manevra kabiliyetini gösterme yeteneğine sahip hava araçlarının teminini mümkün kılabilir durumda. Biliyoruz ki, Orman Genel Müdürlüğü havadan müdahale araçlarını halen belli dönemler için kiralama yolu ile temin ediyor. 2022 yılında Antalya ve Muğla orman yangınlarında da deneyimlediğimiz gibi, bu kiralama uygulaması yeterli kapasiteyi sağlama, süreklilik ve teknik yeterlilik konularında ciddi sorunların ortaya çıkmasına yol açıyor. Biliniyor ki, helikopterler yangın söndürmede uçaklara göre daha zayıf kalıyor, bir uçağın söndürme, su taşıma kapasitesinin helikopterlere oranla 5-6 kat daha fazla olduğu uzmanlarca dile getiriliyor. Ama yangına müdahalede kullanılan uçaklar kiralandığı ve hatta neredeyse tamamen yurt dışından temin edildiği için İzmir’deki yangınlarda da görüldüğü gibi, çok sınırlı sayıda uçak bu müdahalelere dahil ediliyor. İzmir’deki müdahalelerde üç gün içinde sadece 2 uçağın müdahalelerde kullanıldığı belirtiliyor. Hatta gözlemlerimiz, cuma günü öğleden sonraya kadar herhangi bir uçakla müdahalenin yapılmadığı yönünde.
- Geçtiğimiz üç gün içinde yangının çıktığı ve kontrol altına alındığı birçok noktada yeterli soğutma işlemleri yapılmadığı için aynı noktalarda rüzgârın da etkisiyle yangının yeniden ve yeniden alevlendiği ve yerleşim noktalarına kadar ulaştığını gördük.
- Yetersiz kalan müdahale yüzünden yurttaşlar birçok noktada yangına kendi olanaklarıyla müdahale ediyor. Yetkililere ulaşamayan insanlar biçare evlerinden taşıdıkları su ve çektikleri hortumlarla yangının tekrar büyümemesi, yerleşim yerlerine yaklaşmaması ve yanan bölgelerin soğutulması için çaba harcıyorlar.
- Yangın başladığı sırada yeterli ve gerekli müdahale yapılmazken, şimdi de ilçe belediyelerindeki itfaiye ekipleri şehir merkezine çağırılıyor. O ilçelerde de yangın çıkma olasılığı somut bir riskken, yapılan bu çağrılar ortada gerçek anlamda bir hazırlığın olmadığını gösteriyor. Devletin kamusal alandan çekilmesi yönündeki adımların afetle mücadele ve müdahale gibi kritik bir süreci nasıl zora soktuğu ve bizleri neredeyse çaresiz hâle getirdiği İzmir’deki yangınlarda da bir kez daha gözlenmiş durumda. Müdahale için gerekli araçlarda söz konusu kapasite yetersizliğinin daha büyük riskler alınmasına yol açtığı ve İzmir’i diğer ilçelerdeki potansiyel yangınlara karşı savunmasız hâle getirdiği bu durumda açıkça gözleniyor.
- Günler öncesiden yurttaşları uyaran “yetkili kurumlar”, yangın kontrol edilemez boyutlara geldiğinde, sosyal medya hesaplarından iş makinesi ve su tankeri olan kimselerin yangına müdahaleye gelmesi için çağrı yapıyor. İzmir’in bir afet planı yok mu? Belirtilen araçların bilgileri hâlihazırda ilgili kurumlarda bulunmuyor mu? Rica ile değil, halkın ve kentin afete karşı korunması için bu araçlara zaten şu anda el konmuş olması gerekmiyor mu? Görülüyor ki, piyasanın çıkarları ve dokunulmazlığı yurttaşların hayatından ve kentin güvenliğinden daha üstün.
- Yangının bir başka boyutu ise hava kirliliği. Tüm İzmir’i etkisi altına alan duman, ahşap ve diğer organik maddeler yandığında oluşan gazların ve ince partiküllü (parçacık) maddelerin karışımından oluşuyor. Dumandan kaynaklanan en büyük sağlık tehdidi ince parçacıklar. Bu mikroskobik parçacıklar akciğerlere derinlemesine nüfus edebiliyor. Yurttaşlarımızın, özellikle yangın bölgelerine yakın yerlerde oturan ya da çalışan yurttaşlarımızın muhakkak maske takmaları gerekiyor. Ne AKP iktidarının ne de CHP’li yerel yönetimlerin yurttaşlarını bu konuda uyaracak, bilgilendirecek ve onlara gerekiyorsa maske temin edecek bir akıl, plan ve sorumluluğa sahip olmadığı da şu ana kadarki pratikleri ile görülmüş durumda.
- Ortada yangın felaketlerine karşı ne doğru dürüst bir plan ne de merkezi bir koordinasyon söz konusu. Kaldı ki, herhangi bir afete müdahale, yalnızca olay anında yapılacaklardan ibaret olamaz. Orman yangınının çıkması ve büyüme olasılıklarının bertaraf edilmesine dönük yeterli ve etkili tedbirlerin alınmadığı da açıkça görülüyor. Yurttaşları sadece uyarmak, orman yangınlarının çıkmasını önlemek için asla yeterli olamaz. Orman yangınlarının büyümesinin engellenmesi ve yangın esnasında etkili müdahalenin yapılmasına dönük ortada doğru dürüst bir eylem planı ve hazırlığın bulunmadığı, yaşadığımız yangın felaketinde bir kez daha görülmüş durumda. Yangından etkilenen yurttaşların kurtarılması ve kendilerine gerekli sosyal hizmetin sunulmasına dönük de ortada bir plan ve sağlıklı işleyişin olduğundan söz etmek çok mümkün değil. Bunda, geçmiş örneklerden de deneyimlediğimiz gibi, devletin sosyal niteliğinin neredeyse tamamen tasfiye edilmesinin, afete müdahalenin bile piyasanın belirleyiciliğine bırakılmasının etkisi büyük. Afetle mücadelede devletin merkezi müdahale ve belirleyiciliğinin olmadığı durumda, plansızlık ve koordinasyonsuzluk da kaçınılmaz hâle geliyor.
İzmir’de yaşamakta olduğumuz bu felaket bize bir kez daha gösteriyor ki, içinde yaşadığımız bu düzenin plansızlığı, piyasacılığı ve çürümüşlüğü, afetlere karşı doğru ve etkili müdahale planları oluşturulup bunların hayata geçirilmesini de neredeyse imkânsız kılıyor.
Oysa ki, günümüzde sahip olunan teknolojik olanaklar ve bilimsel bilgiyle yangınlara başlangıç düzeyindeyken müdahale etmek, hatta yangınların oluşmaması için gerekli ve yeterli önlemleri almak fazlasıyla mümkün. Bu müdahale ve önlemlerin sağlanması ise merkezi iktidarı, yerel yönetimleri ve ilgili kurumlarıyla bir bütün olarak devletin görevi ve ancak onun eliyle sağlanabilir. Acil durum yönetiminin idaresi ve sorumluluğu tartışmasız biçimde, tümüyle merkezi olarak yürütülmelidir. Belli bir planlama doğrultusunda ve örgütlü şekilde hareket eden bir toplum ise, afetlere müdahalenin öncelikli koşulu.
Afet yönetiminde devletleştirme ve halkın örgütlülüğü tek çare.
TKP İzmir İl Örgütü