Bugün her 24 Kasım’da olduğu gibi bizlere türlü iltifatlarda bulunacaklar, fedakârlık hikâyeleri anlatıp mesleğimizin kutsallığından bahsedecekler. Oysa bizim bu boş sözlerin hepsine karnımız tok. Sadece okulların açıldığı Eylül ayından bu güne yapılanlar düşünüldüğünde ortada kutlanacak değil mücadele dilecek bir tablo olduğu görülüyor.
Yıllar içinde değersizleştirilen, güvencesizleştirilen mesleğimize son darbeler ise geçtiğimiz aylarda vuruldu. 2024-2025 Eğitim öğretim yılı türlü sorunlarla başladı. Birçok okul temizlik ve güvenlik görevlisi olmadan açıldı. Sözde tasarruf tedbirleri kapsamında güvenli ve temiz olmayan sınıflarda eğitim- öğretim faaliyetlerini sürdürmeye çalıştık.
Okullarda öğretmen açığı varken ve ücretli kölelik sistemi ile bu açık kapatılmaya çalışılırken öğretmen atamaları bir yıl gecikti. Üstelik güvenli olmayan yöntemlerle yapılan mülakatlar sonucunda pek çok öğretmen kontenjan dışında kaldı. Atama kontenjanına dahil olabilen öğretmenlerin ne zaman göreve başlayacağı ise meçhul. Beş yüz bini aşkın öğretmen ise işsiz ve umutsuz. Atanmış olanlar ve özel okullarda çalışanlar ise enflasyonla eriyen maaşları ile kiralarını dahi ödeyemeyecek duruma geldi.
Öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran, ekonomik, sosyal ve mesleki sorunlara çözüm üretmeyen, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıran, özlük haklarını zayıflatan, yeni atanacak öğretmenleri ise sefalete mahkûm eden ÖMK yürürlüğe girdi.
“Yeni Yüz Yıl Maarif Modeli” adlı gerici, bilimsel olmayan eğitim modeli bu yıl uygulamaya konuldu. Böylece müfredat bilimsel bilgiden arındırılıp iktidarın siyasal-ideolojik yönlendirmeleri doğrultusunda bir dayatma aracı haline geldi. ÇEDES gibi projelerle sınıflarımızın kapısı cemaat ve tarikatlara açıldı.
Ve Milli Eğitim Bakanı konuştu: “Sizin laiklilikten anladığınız şey şu, camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşın Kuran öğrenmesini yasaklamaktır.” dedi.
Eğitimin piyasalaştığı ve gericileştiği bu ortamda mesleğimizdeki çöküşün nedenleri de belli. Laik, bilimsel, parasız eğitim için mücadele etmeye; mesleğimizin onurunu savunmaya ihtiyacımız var.
Fakir Baykurt’un sözleriyle somutlaşan mücadeleci, hakkını arayan öğretmen kimliğininin yeniden oluşturulmaya ihtiyacı var.
‘Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir’.
Bizler Komünist Öğretmenler olarak Türkiye işçi sınıfının bir parçası olan öğretmenleri Türkiye’nin aydınlık geleceğini yeniden inşaa edebilmek için birlik olmaya, eşit ve özgür bir ülkeyi kurmak için de dayanışmaya çağırıyoruz.
Selam olsun Türkiye’nin ve dünyanın aydınlık geleceğine.
Komünist Öğretmenler