MESLEKİ EĞİTİMDEN KÖLELİK EĞİTİMİNE GEÇİŞ
MEB tarafından hazırlanan “Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi” AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayıyla 10 Ağustos tarihinde yayımlandı.
Amacı “sektörel ihtiyaçlara cevap vermek” ve “özel sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünü yetiştirmek” olarak tarif edilen bir belge söz konusu. MEB’in onlarca sayfa boyunca süslü cümlelerin arkasına sakladığı belgenin Türkçe özeti şudur:
Ülkemizin bütün zenginliklerine el koyan ve her yıl milyarlarca lira kâr eden holdingler, sermayenin sadık kulu AKP’yi ülkemizi ucuz ve nitelikli iş gücü deposuna dönüştürmekle görevlendirmiş. Bakan Yusuf Tekin de devletin ve MEB’in bütün imkanlarını bu uğurda seferber ediyor.
Büyük çoğunluğun sırtından geçinerek keyif içinde yaşayan azınlık şimdi de liseli işçilerin kanıyla beslenmeye hevesli. Hep daha fazla kâr hayaliyle ağzı sulanan sermayedarlar, yoksulluk ve geleceksizlikle boğuşan halk çocuklarına bakıp ellerini ovuşturuyor şimdi.
İşin aslı, adına “politika belgesi” dedikleri de memleketimizi kendisinin sömürgesi sanan asalaklarla imzalanmış bir kölelik sözleşmesi. Bu sözleşmeyle Türkiye’nin mesleki eğitim politikası Koç’un, Sabancı’nın, TÜSİAD’ın başını çektiği sermaye sınıfına teslim ediliyor. Emekçi halkın evlatlarını gönderdiği okulları da adeta modern köle pazarlarına dönüştürmek istiyorlar.
Komünistler olarak MEB’in mesleki eğitim politikalarını tüm boyutlarıyla deşifre ediyoruz:
1️⃣ Mesleki eğitim “özendirilecek”, çocuk işçilik ortaokula kadar inecek
2️⃣ MESEM’ler patronların kapısına kadar gidiyor
3️⃣ Düzensiz göç olgusu istismar edilecek
4️⃣ Teşvikler, kamusal imkanlar ve işsizlik fonu sermayenin hizmetinde
5️⃣ Öğretmenlik piyasaya uyarlanacak, okullar şirketleşecek
6️⃣ Tarikat zihniyeti her yerde: Fütüvvet ehli nesil
Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) sermayenin ucuz ara eleman ihtiyacını karşılamak için tasarladığı MESEM’lere kayıtlı öğrenci sayısı, 2023 yılında %40’lık bir artışla 1.405.663’e ulaşmıştı.
Sermaye bu ucuz iş gücü deposunu çok sevmiş olsa gerek ki MEB’in önümüzdeki dönemdeki ana politikalarından biri “mesleki eğitimi özendirmek” olarak belirlenmiş!
Politika belgesinde mesleki ve teknik eğitimin medyada yeterince yer bulmadığını ve ailelerin “mesleki eğitime dair ilgi ve farkındalıklarının yeterince gelişkin olmadığını” ifade eden MEB’in planında yer alan “mesleki eğitimi özendirme” faaliyetlerini sıralıyoruz:
➡️ 7. ve 8. sınıfları için pilot illerde hayata geçirilen “zanaat atölyeleri” yaygınlaşacak. Modüler mesleki eğitim modelinin uygulandığı ve yaz aylarında düzenlenen bu atölyelerle mesleki eğitim 12 yaşa kadar inecek. Çocukların en kritik gelişme dönemleri sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda istismar edilecek!
➡️ İlkokuldaki çocuklardan başlayarak “farkındalık yaratmak” adı altında mesleki eğitim kurumlarına yönlendirici faaliyetler düzenlenecek. Bu konuda İŞKUR ile iş birliği yapacak olan MEB bir yandan dinselleşmeye boğduğu çocuklara diğer yandan kariyer pazarlayacak!
➡️ “Meslek erbabı kişiler” ile röportajlar, animasyon ve kamu spotları ile başta RTÜK ve TRT olmak üzere çeşitli medya kuruluşlarınca piyasacı eğitim politikalarının reklamı yapılacak. Kamunun kaynakları liselileri ölüm sürükleyen MESEM’leri “cazibe merkezi” haline getirmek için harcanacak!
➡️ 11.sınıftan itibaren liselilerin sermaye temsilcileriyle buluşacağı “kariyer fuarları” düzenlenecek. MEB eliyle düzenlenecek bu kariyer fuarları mesleki eğitim kurumlarını adeta modern köle pazarlarına dönüşmesi demek!
Politika belgesi, daha giriş sayfalarında Türkiye’nin 22 milyonu aşan 0-17 yaş nüfusuna dikkat çekiyor ve bu durumun “çocuk nüfus oranı ve çalışma çağındaki nüfus” açısından önemli fırsatlar yarattığını yazıyor! Peki MEB bu “fırsatları” kimin için pazarlıyor? Halkı yoksulluğa sürüklerken kârları durmaksızın yükselen holdinglere… Koç’a, Sabancı’ya, Zorlu’ya, TÜSİAD’a…
Büyüyen sermaye sınıfı, durmaksızın yükselen kâr oranlarının kesintiye uğramaması için daha fazla ucuz iş gücüne ihtiyaç duyuyor. Türkiye’yi holdinglerin sömürgesi olarak gören Yusuf Tekin’in yönettiği MEB de işte bu nedenle çocuk nüfusa baktığında büyük bir “fırsat” görüyor!
MEB piyasacı politikalarıyla milyonlarca çocuğu sermayenin avuçlarına teslim etmek için hazırlanıyor. Eğitim sistemimiz bu amaçla baştan sona yeniden düzenleniyor.
Evet, ülkemiz “fırsatlarla” dolu. Bizleri köle olarak gören holdingleri def edip hiçbir arkadaşımızın küçük azınlığın kârına feda edilemeyeceği bir Türkiye’yi kurmanın fırsatlarıyla… Memleketin tüm zenginliğini yaratan emekçileri ve geleceğini kendi ellerine alacak çocuklarıyla…
MEB’in Mesleki Eğitim Politika Belgesi patronlara bir müjde daha veriyor: Ucuz iş gücü deposu MESEM’ler patronların kapısına kadar gidecek!
Politika belgesinde mesleki eğitim kurumlarının yaygınlık ve “sektörle iş birliği” açısından yetersizliğinden dem vurulurken yerel dinamiklerin merkezi planlamanın önüne geçtiği ifade ediliyor. Mevcut mesleki eğitim kurumlarında bulunan alan ve dallarla bölgelerdeki iş gücü ihtiyacı arasındaki uyumsuzluğa ise MEB’in sunduğu çözüm sermaye ile tam boy “iş birliği”!
Bu bahanelerle mesleki eğitim tamamen sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden tasarlanacak:
➡️ “Bölge okulu” adı altında organize sanayi bölgelerinde yatılı meslek liseleri kurulacak. Yeni Organize Sanayi Bölgeleri’nin kuruluş planlamasında yatılı mesleki eğitim kurumları da yer alacak. Bu sayede sanayinin gelişkin olmadığı bölgelerdeki öğrenciler sanayileşmiş bölgelere sermayenin ucuz iş gücü olarak transfer edilecek!
➡️ “Sektöre entegre okul” projesiyle mesleki eğitim kurumlarında eğitim verilecek alan ve dallar tamamen sermayenin ihtiyaçlarına göre planlanacak.
➡️ Meslek okullarındaki donanım ve teçhizat ihtiyaçlarını gidermek adına şirketlerle protokoller imzalanacak. Protokoller aracılığıyla özel sektörün eğitim sürecindeki rolü artırılacak.
➡️ MESEM bulunmayan yerleşimlere MESEM iletişim noktaları kurulacak ve bununla birlikte bağımsız MESEM’lerin daha fazla yerleşime yayılması sağlanacak. Böylece patronların erişemediği öğrenciler patronların ayağına kadar getirilecek!
Yalnızca 2024 yılında işyerlerinde can veren çocuk sayısı 50’ye yaklaşırken MEB daha fazla öğrenciyi sermayenin kârına kurban etmenin hazırlığını yapıyor.
Hukuki bütün yasaklara rağmen bu politikalar çocuk işçiliğe eğitim adı altında resmiyet kazandıracak. Ekonomik krizin altında ezilen milyonlarca liselinin holdinglerin talep ettiği ucuz iş gücüne dönüşmesi devlet eliyle sistematik şekilde teşvik edilecek.
Sermayenin kâr iştahını gidermek için MESEM’ler patronların kapısına gidecek, MESEM’lerin olmadığı yerlerde liseliler patronların ayağına götürülecek.
🔴Türkiye’nin evlatlarını ölüme sürükleyen bu politikaları durdurmanın tek yolu eğitimi tamamen devletleştirip piyasacılığın kökünü kazımaktan geçiyor.
Okullar sermayenin ucuz iş gücü deposuna dönüştürülüyor, çocuk işçilik devlet eliyle meşrulaştırılıp yaygınlaştırılıyor. Tüm bunlara rağmen bir türlü doymak bilmeyen sermaye sınıfının sıradaki hedefi ise düzensiz göç olgusunu daha fazla istismar etmek!
Türkiye’de geçici koruma statüsündeki Suriyeli çocukların yaklaşık %35’i okula gitmiyor. Yani yaklaşık 400.000 çocuk halihazırda çocuk işçilik riski altında yaşıyor! Sanayi bölgelerinin etrafında halkalanan göçmen nüfus güvencesiz ve ucuz iş gücü olarak kullanılıyor. Özellikle çocuklar sanayi, inşaat, tarım gibi ağır işlerde yok pahasına çalıştırılıyor.
MEB aracılığıyla düzensiz göç olgusunun istismarı ise uzun yıllardır emperyalist tekellerin ortaklığı ve fonlarıyla yürütülüyor. Avrupa Birliği, Türkiye’de SEUP ve IMEP projeleriyle Suriyeli çocuk ve gençlerin mesleki eğitime dahil edilmesi için milyarlarca lira fon akıtıyor.
Yabancı uyruklu bireylerin mesleki eğitim süreçlerine dahil edilebilmeleri için A2 seviyesinde Türkçe bilme zorunluluğunu 2021 yılında kaldırılmış ve Türkçe öğrenimi de mesleki eğitimin bir parçası haline getirilmişti. Bu adım emperyalist tekellerin fonlarıyla yürütülen “entegrasyon” süreçlerinin yalnızca holdingleri zengin edecek ucuz iş gücünü yaratmaktan ibaret olduğunu gösteriyor.
Politika belgesinde yer alan “geçici koruma altındaki bireyler de dâhil olmak üzere ne eğitimde ne de istihdamda olan gençler, mesleki eğitim merkezi programlarına yönlendirilecek” maddesi istismarın bir adım daha ileri taşınacağını ortaya koyuyor.
Peki AB fonlarıyla düzenlenen mesleki eğitim faaliyetlerine ilişkin “Suriyelilere MEB bütçesinden 5 yıldızlı otelde festival” gibi haber başlıklarının arkasında ne var? Yine sermaye sınıfına hizmet eden milliyetçi ideoloji aracılığıyla arka plandaki emperyalist ilişkilerin üzeri örtülüyor ve yerli sermayenin buradan nasıl kârlar elde ettiği saklanıyor.
🔴Bakan Yusuf Tekin’den çok daha önce başlayan bu süreç şimdi hızlanarak devam edecek. Bütün yurttaşların eşitlikçi, laik ve bilimsel eğitim alacağı bir eğitim sistemi için yerli ve yabancı fark etmeksizin bütün holdingler devletleştirilmeli ve tekellerin egemenliği sona ermeli!
Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi, MEB’in devletin kasasından sermayeye daha fazla kaynak aktaracağını ilan ediyor. Üstelik emekçiler için kullanılması gereken İşsizlik Fonu da sermaye yararına kullanılacak.
2021 yılındaki bir geçici düzenlemeyle, patronlara, çalıştırdıkları her öğrenci başına ücret alt limiti üzerinden devlet desteği verilmesi yasallaştı. Yine aynı düzenlemede ücret alt limiti asgari ücretin %30’u olarak belirlenmiş ve MESEM’lere kayıtlı her öğrenci için bu miktarın devlet tarafından işletmeye geri ödenmesi kararlaştırılmıştı.
Bu desteğe ek olarak özel mesleki eğitim kurumlarına verilen teşvikler de her yıl yeni rekorlar kırıyor.
Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) dışında kurulan özel mesleki ve teknik anadolu liselerine (sektör sektör değişmekle birlikte) öğrenci başına verilen teşvikler 22 bin TL’yi buldu. OSB içinde kurulan özel mesleki ve teknik anadolu liseleri içinse bu miktar 34 bin TL’ye ulaştı.
Ülkemizin genç nüfusunu sermayeye köle etmeyi hedefleyen Yusuf Tekin yeni öğretim yılında sermaye yanlısı politikalara tam gaz devam edecek:
➡️OSB dışındaki özel mesleki ve teknik anadolu liselerine verilen teşvikler 36.218 TL’ye kadar yükseltilecek, OSB içindeki özel mesleki ve teknik anadolu liselerine ise 57.501 TL’yi bulan teşvikler sağlanacak!
➡️Başlangıç aşamasında pilot uygulama olarak OSB’lere kurulacak pansiyonlu meslek liselerinin konaklama ihtiyaçları için kamuya ait konaklama imkanları kullanılacak. Doğacak konaklama giderleri ise İşsizlik Fonu’ndan karşılanacak.
➡️Mesleki ve teknik ortaöğretim öğrencilerine başarı bursu veren kurum ve kuruluşların yatırım teşviklerine ve devlet desteklerine erişimi sağlanacak. Yani çocuk işçiliğini desteklemek devlet tarafından resmen ödüllendirilecek!
Mehmet Şimşek’in tasarruf tedbirleri kapsamında köy okullarının servis ve yemekhane olanakları bile kısıtlanırken sermaye için kesenin ağzı sonsuza kadar açık!
2024 yılı haziran ayında yayımlanan rapora göre mevsimsel etkilenimlerden arındırılmış işsizlik oranı %29’u geçti. İşsiz kalan yurttaşlarımızın hayatını idame ettirebilmesi için oluşturulan İşsizlik Fonu ise sermayenin hizmetine sunuluyor!
Öğrenciler yeterli beslenemiyor, temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, devlet okullarına ayrılan bütçenin yetersizliği nedeniyle eğitim için gerekli materyallere ulaşamıyor…. Gittikçe artan eğitim masrafları emekçi ailelerin sırtına yükleniyor. Ekonomik yetersizlikler nedeniyle her yıl binlerce öğrenci okurken çalışmak zorunda kalarak örgün eğitim süreçlerinin dışına itiliyor.
MEB, temel amacını “sektörel ihtiyaçlara cevap verebilen bir eğitim sistemi inşa etmek” olarak belirlediği bu piyasacı eğitim politikalarını derhal terk etmelidir!
Tüm öğrencilerin barınma, beslenme, ulaşım gibi temel ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmalı, kamu kaynaklarının sermayeye aktarılmasına son verilmelidir.
🔴Bu yağmayı durdurmak için sermayenin değil emekçi halkımızın çıkarlarını gözeten bir toplumsal düzeni mutlaka kuracağız!
Eğitimde süregelen yanlış politikalar ve plansızlığın yarattığı sorunlar, mesleki eğitimi sermayenin ihtiyaçlarına göre uyarlamak için istismar edilecek. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilan ettiği hedefler, öğretmenliğin piyasayla tam uyumlu hale getirileceğine ve okulların şirketleşeceğine işaret ediyor:
➡️ Mesleki eğitim kurumlarında döner sermaye sisteminin rolü güçlendirilecek. Döner sermaye sistemi, öğrenci emeğinin okullara kaynak yaratmak amacıyla kullanılması anlamına geliyor. Bu sistemde okul bir şirket gibi yönetilerek kâr amaçlı faaliyet güdülüyor ve okullara bağlı işletmeler kuruluyor. Yeni dönemde döner sermaye sisteminin rolünün arttırılması mesleki eğitim kurumlarında piyasacılığın hız kazanması anlamına gelecek.
➡️ Sermaye ile “sektörel işbirliği” adı altında öğretmenlerin eğitimini kapsayan protokoller yapılacak. Bu yolla öğretmenlik daha fazla piyasaya uyarlanacak ve sermayenin ihtiyaçları eğitimde daha belirleyici hale gelecek.
➡️ Öğretmenlerin “sürekli mesleki gelişimini güçlendirmek” amacıyla sektörel mükemmeliyet merkezleri oluşturulacak. Sermaye temsiclilerinin de yer alacağı bu merkezler, mesleki eğitimin piyasanın ihtiyaçlarına daha uyumlu hale getirilmesi ve öğretmenlerin “sektörel ihtiyaçları” karşılamasını sağlamak için faaliyet gösterecek.
Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi, mesleki ve teknik ortaöğretime yönelik öğretmen yetiştiren bir yükseköğretim kurumunun bulunmamasını mesleki eğitimin temel sorunlarından biri olarak adlandırıyor. Ancak meslek liselerine öğretmen yetiştiren fakülteler, 2009 yılında bizzat bugünkü iktidar tarafından kapatılmıştı.
Devlet okullarının büyük çoğunluğu temel araç-gereçlerden bile yoksunken sermayeye devletin kasasından milyarlarca lira aktarılıyor. Bununla yetinmeyen MEB, okulları şirkete, öğretmenleri ve öğrencileri bu şirketin çalışanlarına, idarecileri de “profesyonel yöneticilere” dönüştürmek istiyor.
Mesleki eğitim kurumlarının ortaokul düzeyine indirilmesi bile bilim dışı bir uygulama iken piyasacı uygulamalarla mevcut sorunlar daha da derinleşiyor. Öğrencilerin işyerlerinde can vermesine de bu piyasacı yaklaşım ve plansızlık sebep oluyor.
🔴Devlet okulları şirket değil kamu yararına faaliyet gösteren kurumlar, öğretmenlik de sermayenin çıkarlarına değil kamu yararına hizmet etmesi gereken bir meslektir! Bu akıl dışı piyasacı uygulamalar son bulmalı, mesleki eğitim dahil olmak üzere bütün eğitim süreçleri bilimsel ilkeler doğrultusunda planlanmalıdır!
AKP, iktidara geldiği günden bu yana, sermayenin istediği itaatkâr ve hakkını aramayan nesli yaratmak için eğitimde laikliğe aykırı uygulamalara devam ediyor. Yusuf Tekin’in bakanlığıyla birlikte vakıf/dernek adı altında faaliyet gösteren tarikat ve cemaatlerle sayısız protokol imzalanmış ve eğitimde süregelen dinselleşme yeni bir boyut kazanmıştı.
MEB mesleki eğitim kurumlarını bir yandan sermayenin avuçlarına teslim ederken bu alanda dinsel referanslara dayalı uygulamaları arttırmanın da hazırlığını yapıyor. Politika belgesi, mesleki eğitim kapsamındaki öğrencilerin piyasacılığın ve tarikatçılığın eşgüdümlü bir saldırısına maruz kalacağını ortaya koyuyor:
➡️Ahilik kültürü temelinde öğrencilerin milli ve manevi değerlere duyarlılıkları artırılarak “fütüvvet ehli” bir nesil yetiştirilecek, “fütüvvet ehli” mezunlarının iş hayatında bulunmalarını sağlamak amacıyla ülke genelinde ahilik hareketi oluşturulacak. MEB’in kendi tanımıyla ahilik kültürü; dini ve ahlaki kaideler üzerine kurulan ve iş yerlerini ibadet yeri, çalışmayı ibadet olarak gören bir anlayış. “Fütüvvet ehli” olmak ise çalışma hayatında dini ve mesleki birliği sağlamaktan geçiyor! MEB mesleki eğitimi dinsel referanslara dayandırarak böylece sermayeye karşı herhangi bir hak arayışını engellemek istiyor.
➡️MEB’in bu laiklik düşmanı anlayışının ilk çıktısı olarak MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından “Genç Girişimci Ahiler Projesi”nin hayata geçeceğini duyurdu. Bu proje kapsamında, öğretmenlere yönelik “Ahilik Kültürü ve Girişimcilik Eğitimi Eğitici Kursu” ve “Ahilik Kültürü ve Girişimcilik Eğitimi Seminerleri” düzenlenecek. Tarikatçılık soslu bu piyasacı uygulamalarla, iş yerlerinde ölümle burun buruna çalıştırılan öğrencileri sermaye düzenine bağlayacak bir ideolojik altyapı oluşturmak hedefleniyor.
Bugün tarikatların kol gezdiği okullarda ÇEDES projesiyle çocuklara çağ dışı bir eğitim veriliyor ve kimi örneklerde imamlar öğretmenlerin yerini alıyor. Evrimin neredeyse silindiği müfredat gittikçe bilimden uzaklaşıyor ve tarikat zihniyeti devlet okullarını esir alıyor. Okullarda şeriatı andıran yıl sonu gösterileri, tarikat ve cemaatlerin düzenlediği yarışmalar ve laiklik düşmanı skandallar artmaya ve yaygınlaşmaya devam ediyor.
Mesleki eğitime de saldıran tarikat zihniyeti, sermaye sınıfının çıkarları ile laiklik düşmanlığının ayrılmaz bir bütün olduğunu gösteriyor. Milyonlarca öğrenciyi ucuz iş gücüne dönüştüren sermaye aklı, iş yerlerinde tek bir hak arayışı ile karşı karşıya gelmek istemiyor. MEB, “ahilik kültürü ve fütüvvet ehli nesil” söylemini kullanarak yoksul öğrencileri dinsel bir kılıfla mesleki eğitime bağlamaya çalışıyor.
🔴Bu piyasacı ve tarikatçı eğitim politikalarının karşısında duracak, eşitlikçi ve laik eğitim mücadelesini sürdüreceğiz! Okullarımızı sermayeye de onun uşağı olan tarikatlara da teslim etmeyecek, iş yerlerinde can veren liseli işçilerin hesabını soracağız!