“Halkın Seçeneği Güçleniyor” toplantılarının Eskişehir buluşması Özdilek Sanat Merkezi’nde, Kaya Güvenç ve Kemal Okuyan’ın katılımıyla gerçekleşti.
TKP Eskişehir il örgütü adına açılış konuşmasını Esra Şimşek yaptı. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Eskişehir’in de gericiliğin ve sermayenin saldırısı altında olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Şehrin en verimli tarım arazisine aynı zamanda şehir merkezinin göbeğine kurulmak istenen termik santralden bahseden Şimşek, “bir avuç patron daha fazla kar edebilsin diye koskoca bir kentin yaşam hakkı hiçe sayılıyor” dedi.
Şimşek, konuşmasının devamında “Ancak bizler bu topraklara baktığımız zaman sadece ölen işçileri, istismar edilen çocukları, gericiliğin baskı altına almak istediği kadınları ya da bir avuç kan emici zorba patronu görmüyoruz. Bu karanlığı yırtıp atmak isteyen ancak ne yapacağını bilmeyen milyonlarca yurttaşımız var. Türkiye Komünist Partisi hayatını çalışarak kazanan, sermaye düzenine boyun eğmeyen dostlarımızı mücadele etmeye çağırıyor” ifadelerini kullandı.
Mustafa Suphi ve yoldaşları için hazırlanan video gösteriminin ardından söz alan Kaya Güvenç, işsizliğin kendiliğinden gelişen iktisadi bir olay olmadığını, sermaye politikasının temel, bilinçli gündem maddesi olduğunu belirtti. Ardından sözlerine şöyle devam etti; “İşsizlik sermaye sınıflarının elinde sömürünün yoğunlaşmasının temel araçlarından biridir. Güvencesiz çalışma varsa, insanları işsiz bırakma olanağı fazladır. Bu bilinçli politikaların temeline baktığınız zaman orada ucuz iş gücü vardır. Türkiye’ye biçilen rol birçok kapitalist ülkede olduğu gibi başta ucuz iş gücü, ardından topluma ait olan doğal ve kültürel varlıklar sermaye sınıfına peşkeş çekilmesidir. Bu iki kural üzerinden giden olay, sermaye sınıflarının sınırsız tahakkümüdür. AKP dediğiniz sermaye sınıflarının hizmetkarıdır. Ve sermaye sınıflarının hizmetkarı olan birisi de emek düşmanıdır. Dolayısıyla bütün bu politikaların arkasında ve uygulayıcısı olarak da AKP’yi görmemiz gerekiyor.”
Kaya Güvenç konuşmasını noktalarken şunları ifade etti: “Bize ‘sizin ölçeğiniz yeter mi’ diyorlar, biz ölçeğimizin yetmediğini biliyoruz. Zaten bir araya geliyoruz, örneğin son olarak metal direnişinde o arkadaşlarımız örgütlülerdi, örgütlülüklerini değiştirdiler, cesaretle direndiler ve kazandılar. Aynı iş için çalışıyorsak orada zaten beraber oluyoruz fakat önce bu işleri bırakalım, demokrasiyi halledelim denildiğinde biz de yolumuzun çakıştığı yerlerde mutlaka bir araya geldiğimizi ama işçi sınıfını örgütlemekten vazgeçme durumunda olmadığımızı söylüyoruz. Biz bu nedenle bu toplantıları düzenliyoruz, bu akşam burada bir araya geldik. İşçi sınıfı mutlaka örgütlenecek ve başarıya ulaşacaktır.
Ardından söz alan Türkiye Komünist Gençliği üyesi Fatih Beyaztaş, “Beyaz Saray’a yüz sürmeyi gelenek haline getirenler bugünlerde anti-emperyalist mücadeleden, ikinci Kurtuluş Savaşı’ndan, ABD’ye güven olmayacağından bahsediyorlar. Türkiye gençliği 6. Filo’nun denize dökülmesinin 50. yılında yeniden emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin karşısına tavizsiz dikilmek zorundadır. Gençlerin geleceksizleştirildiğinden bahseden Beyaztaş; “Türkiye Komünist Gençliği OHAL bahanesiyle yaratılan bu atmosferde, sermayeye karşı emeğin politikasını, tarikatlara karşı aydınlanma mücadelesini büyütmek zorundadır” dedi.
Toplantıya TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’un konuşmasıyla devam edildi. Okuyan “Türkiye Komünist Partisi daha fazla insana ulaşmak için, daha fazla insanın mücadeleye üye veya dost olarak katılması için bu toplantıları yapıyor. O zaman şu soruyu sormamız gerekir, bir insan bir partiye neden katılır?” sorusuyla konuşmasına başladı.
Okuyan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Bir partiye katılırken ‘bu siyasi parti bana nasıl bir dünya, nasıl bir ülke vadediyor’ sorusuna cevap verirsiniz. Biz son dönemde hızlı büyüyen bir partiyiz, çünkü ‘Türkiye Komünist Partisi nasıl bir ülke, nasıl bir dünya istiyor’ sorusuna verdiği yanıt anlaşılmaya başlandı. Biz insanlar arasında bir sömürü ilişkisinin olmayacağı bir düzen kuracağız, bunda çok kararlıyız. Nazım’ın çok güzel bir sözünü defalarca kullandık, ‘bu memleket bizim.’ Ama bu memleketi severken başka ülkelerin halklarına zulüm etmek, hakir görmek komünistler buna itiraz eder. Bu yüzden komünistlerin emperyalizm ile mücadelesi sahte değil gerçektir. Irkçılık, savaş propagandası, cinsiyetçilik bunların yasak olduğu bir düzen kuracağız, insanlara eğitim hakkını vereceğiz. Bir devlet insanlığın ayakta kalabilmesi için temel ihtiyaçları olan hakları verebilmelidir, sosyalizm bunu mümkün kılacaktır. Birileri silah fabrikalarına sahip oldularsa, büyük paralar kazanıyorlarsa o silahların kullanılması gerekir, bu düzende barış mümkün değildir. İlaçtan para kazanılıyorsa insanların hastalanması gerekir. Sosyalizmin işi insanlığı ayağa kaldırmaktır, bu asalakları sırtımızdan attığımız anda insanlık aydınlığa çıkacaktır. Sosyalizmin yalnızca güzel bir ütopya değil, elde edilebilecek bir gelecek olduğunu biliyoruz, çünkü biz çoğunluğuz. İnsanlık çok büyük karanlıklardan çıkmasını bildi, eninde sonunda haklılar kazanmasını öğrendiler. Bütün bir tarihe baktığımız zaman kazanımların hep işçi sınıfının dik başlılığı sayesinde olduğunu görürüz fakat boyun eğerseniz, hiçbir şey kazanamazsınız. Bu halk ya örgütlü mücadeleye katılacak ya da zulme, yoksulluğa, işsizliğe, bu cahiller ordusuna tahammül edeceğiz.”