Çıkarlarımız, Suriye topraklarından ve ABD planlarından uzak durmayı gerektirir
Suriye Ordusu’nun son harekatı, ülke için çok önemli olan iki atardamarı açmak, ülkenin boğazına çökmüş olan cihatçılar yüzünden işleyemeyen M-4 ve M-5 karayollarının kontrolünü ele geçirmek üzere yapılmıştı.
Bu amaç, Türkiye’nin imzaladığı anlaşmalarla da uyumluydu: Cihatçı teröristlerin bu alandaki hakimiyeti Suriye’ye, sivil halka, atılan bombalardan daha fazla zarar veriyordu. Terör gruplarına karşı ortak hassasiyet ilan edilen Astana’da Suriye’nin bu konudaki arayışının meşruluğu tanınıyordu.
Sahada cihatçı terör gruplarıyla hareket eden, bu gruplara yardım ve hatta komuta eden TSK mensuplarının varlığı Suriye’ye karşı bir provokasyon için araç oldu.
Rusya ile koordinasyon içinde yürüyen harekatın bir noktasında Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları içinde yer aldıkları cihatçı grupla birlikte hedef alındı.
PROVOKASYONLAR TÜRKİYE’Yİ ABD’NİN HİZMETİNE SOKMAK İÇİN YAPILIYOR
Bu ilk provokasyonla oluşan gerginliğe rağmen Suriye ordusunun yürüyüşü devam etti.
Ve böylece AKP Suriye halkına kan kusturan cihatçı teröristlerin yenilgisini kabullenmek ve Suriye’nin boğazına sarılan yılanı söküp atmaya bir adım daha yaklaşmasını seyretmekle kirli bir savaşın içine tam boy girmek arasında karar vermeye zorlandı. Son dönemde iktidarın “kafa tuttuğunu” iddia ettiği ABD’yi yardıma çağırması kirli bir tercihin savaş yönünde yapılma ihtimalini yükseltiyor. Bu tercihin birden çok sonucu olacaktır. Ülkemiz, Suriye’de cihatçılara kıyamayan AKP’nin yolunda giderse olacakları biliyoruz.
Tarihsel bir kara leke halkımızın alnına sürülecektir.
Ülke bütünüyle ABD’nin hizmetine girecektir.
Ortadoğu’nun bütün çatışma ve parçalanma dinamikleri bütün ağırlıklarıyla ülkenin üzerine çökecektir.
Halkların kardeşliği bir kez daha yara alacak, üstelik daha kötüsü büyük olasılıkla “ABD emrinde kurulan bir Türk – Kürt koalisyonu” görüntüsüyle önce yozlaştırılacak, sonra bütünüyle yok olacak, imkansızlaşacaktır.
boyunegme208_dijital